"Ben' ve mekansız 'öteki-ben' çatışmasında ortaya çıkan sanatsal gel-gitler"

Yazar: Gamze Bilmez

Seramik Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans Tezi

Danışman: Doç. Ceren Selmanpakoğlu
Tez Özeti: Özne, kendisini nesnenin karşısına koyan ve bilincin taşıyıcısı olarak bilinen birey olarak ta-nımlanmaktadır (Cevizci, 2011, s. 344). Öznenin daha net tanımlanabilmesi için veya bir kavramın daha net tanımlanabilmesi için, kavramın karşıtına ihtiyaç duyulmaktadır. Karşıt kavramlar birbirilerini tamamlamaktadır. Öznenin olabilmesi için bu karşıtlık nesnede karşılık bulmaktadır. Diğer bir deyişle öznenin karşıtı nesnedir. Özne, kendisinin tanımlanması için nesneye baktığında benliği oluşmaktadır. Aynı za-manda benliği sayesinde toplum içerisinde bir kimliğe sahip olmaktadır. Bu oluşumun evrelerini Freud ego-ideali ve ideal-ego kavramlarıyla açıklar. İdeal-ego, öznenin olmak istediği 'ben' anlamına gelmekte, ego-ideali ise öznenin kendisini gördüğü ve kendisine baktığı yerle özdeşleşmesidir (Žižek, 2015, s. 121). Toplum içerisine giren özne, imgesel egosuna geri dönmeyi hedeflemektedir. Fakat toplum, onun için oluşturduğu, yani Lacan'ın Simgesel düzen olarak adlandırdığı düzende kalmasını istemektedir. Buradan itibaren kararsızlığa düşen öznenin içerisinde, ben'in diğer tarafı ortaya çıkmaktadır. Bu araştırmada, bu öteki-ben'e; doymak bilmeyen, doyumsuz olan, yani hep arzu halinde kalan bir durum olarak Obur-ben tanımının yapılması önerilmektedir. Obur-ben'in doyumsuzluğu, bir aidiyet ve tanımlanmışlık istememesinden kaynaklanmaktadır. Aidiyet kavramı mekânla ilişkilidir, yani bir 'yer'e ait olma durumudur. Bir aidiyetten çıkmak isteniyorsa, o halde o yerin de yersizleştirilmesi gerekmektedir. Buna göre, mekân ve yersizleşme kavramları incelendiğinde, her mekânın aslında ulaşılabilir oldu-ğuna, her yerin birer mekân olduğuna ve nihayet yersizleşme de 'yer' üzerinden tanımlandığından yersizleşme durumunun mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle, Obur-ben olarak tanımlanan öznenin arzu durumunda kalan tarafı hep yersizleşme arzusu içinde kalmak durumunda olan ben'dir. Bu olgular seramik heykel, yerleştirme, çizim, video ve fotoğraf çalışmaları ile sanatsal olarak aktarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmalarda, öznenin ben ve Obur-ben arasında kalması, gelgitleri, gitme arzusu; ikilik, karşıtlık, sınır ve hareket tasvirleri üzerinden betimlenmiştir. Böylece gitme eyleminin gerçekleşememesi ve yersizleşme arzusunun hep bir arzu konumunda kalması sanatsal gelgitler üzerinden işlenmiştir.