Bireysel ve kolektif bellek aralığında sanatta kimlik okumaları

Yazar:Gülşah Bayraktar
Danışman: Prof. Hüsnü Dokak

Resim Ana Sanat Dalı Sanatta Yeterlik Tezi

Tez özeti: Bellek kavramının günümüz sanatında yaygın olarak kullanımının sanatçının bireysel ve toplumsal olana dönük bir okuma yapma ihtiyacından kaynaklanan taze bir dil yarattığı apaçıktır. Geçmişin anlamlandırılmasına yönelik yapıt üretimlerinde sanatçının, bireysel ve kolektif belleği referans alarak kronograf, arkeolog ya da bazen bir antropolog gibi bir tutum izlediği görülmektedir. Sanatçı bu yolla daha içten bir davranış sergileyerek anlatı, arşiv ve eşyayı üretiminin merkezine yerleştirmiştir. Bu eğilim karşımıza birey ve kolektife ait deneyimlerin bellekteki ortak geçmiş izlerini araştırmaya yönelen sanatçı imgesini çıkarmıştır. Topluma ait öğrenmeler zihnimize işleyerek günlük hayatın ayrılmaz parçaları haline gelmiştir. Öyle ki aile, mikro yaşam alanı olan ev ve kent toplumun kültürüne özgü değerlerin taşıyıcıları olarak ifade edilmiştir. Bireyin her türlü yaşam alanına sızan bu özenli işlem, onun kimliğinin düzenleyicisi olarak değerlendirilmiştir. Kimliğin ise zamana bağlı olarak değişmeye ve yeniden şekillenmeye açık bir yapı olduğu ortaya koyulmuştur. Çünkü belleğin her zaman yeniden inşa edilebilir olması kimliğin de çerçevesinin değişebilir olmasını sağlamıştır. Bu nedenle süregiden bir çalışma olarak ifade edilen kimlik, genişlemeye devam eden bir kütüphane metaforu ile tanımlanmıştır. Bellek ise bu kütüphanenin anılar deposudur. Sanat bu zengin depodan yararlanarak özellikle sözlü tarihi de içine dahil ettiği farklı medyumlarda yapıt üretimine gitmiştir. Şimdiki zamanın içinde yüzdürdüğü geçmiş bilgisini geleceğe aktararak insanlık için bir öngörü alanı oluşturmaya çalışmıştır. Bireysel ve kolektif anlatılar sanatçının bellek üzerinden kimlik anlatılarını keşfetmeye yönelik arzusunu harekete geçirmiştir. Böylelikle sanatçı kendisini geçmiş imgelerinin arasında kimliğin köklerine ulaşmaya yönelik bir çaba içinde bulmuştur. Hatta bazen sanatçının bireysel anlatısı bile yapıtın üretim sebebi haline gelmiştir. Geçmiş imgemizin çatlaklarından sızan bilgileri sanat alanına taşıyarak geçmiş, bugün ve gelecek arasında bir denge bulucu görevi görmüştür. O nedenle sanatçı zihnimizin arka odalarındaki anlatıların izini sürerken gizli kalan hikayemizin bizi kim yaptığı ile ilgili soruya yönelmiştir. Bu sorunun cevaplarını bugün sanatın diliyle aramak, içe bakış deneyiminin önemi ve gerekliliğini vurgulayan kanallar açmıştır. Kimiz, ne olduğumuz ve ne olacağımızla ilgili tüm kıymetli ipuçlarını sanat bizlere vizörü sonuna kadar açarak göstermeye çalışmaktadır.