"Ekofeminizm bağlamında toplumsal cinsiyet psikolojisinin görsel sanatlardaki yorumlamaları"

Yazar:Bengisu Suğür

Resim Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans Tezi

Danışman: Doç. Dr. Ayşe Bilir

Tez Özeti: Günümüz insanı, toplumda var olabilmek ve hayat şartlarını ortalamanın üzerinde tutabilmek için uyulması gereken kurallar içerisinde bocalamaktadır. Hele ki kadınlar, geçmiş zamandan günümüze dek sürekli varoluşsal krizleri yönetmeye çalışmış, geçen zaman boyunca farklı konuların mücadelesini vermiştir. Kadınlar, Feminizm'in yükselişi ile çoğu konuda kendi seslerini duyurabilmişse de değişen zaman içinde farklı sorunlarla yüzleşmeye devam etmişlerdir. Tarihî çizgiye göz attığımızda hem tarihsel hem mitolojik hem de dinin getirileri ile kadının nasıl şekillendirildiğini; belli kalıp ve değer yargılarına tabi tutulduğunu görmek mümkündür. Toplumlar gelişmeyi sürdürüp, ataerkil bir yönetim ve dinî anlayış güç kazandıkça, "cinsiyet rolleri" adı altında kadınlara daha pasif ve güçsüz sıfatlar bırakılmış; onların, içerisinde yaşadıkları kültürün çizdikleri çemberde kalmaları beklenmiştir. Bu sınırlandırmalara karşı geldiklerinde ise dışlanmış, yeri geldiğinde cezalandırılmışlardır. Zaman içerisinde toplumsal cinsiyet rolleri şekillenmiş, bu rollerin getirileri her iki cinse de yapışmış ancak özellikle kadınlara bu rollerin getirilerini sırtlanmayı isteyip istemedikleri hiçbir zaman sorulmamıştır. Çoğu topluma baktığımızda kadının en büyük işlevinin doğurganlık olduğu, çocuklarını besleyip büyütmek, evine bakmak olduğu görülür. Bu sebeple kadın, ondan hep verici ve üretken olması beklendiği için her zaman doğa ile bağdaştırılmış, bunun karşısında ise Ekofeminizm'in savunduğu gibi kültür her zaman erkeklere göre düzenlenmiştir. Böylece ataerkil düzen doğa üzerinde hüküm sürerek, doğanın üzerinde oynamalar, değişmeler, yerleşimler ve sınırlamalar yaparak her zaman doğanın/kadının ona itaat etmesini beklemiştir. Kadının ona itaat etmesini bekleyen ataerki hem doğaya hem kadına hükmetmeye çalışmakla kalmamış aynı zamanda, gelenekselleşmiş kadın-erkek ilişkileri dışında tercihleri olan bireylere de ön yargı ile bakmıştır. Bu önyargılar doğrultusunda heteronormatif fikirlerin "doğa" ve insan anlayışına nüfuz ettiğine dikkat çeken kuir ekoloji düşüncesi "doğal" ve "heteroseksüellik" kavramları arasında var olan birlikteliği reddeder. Doğa ve dışlanmış sosyal grupların her ikisinin de tarih boyunca nasıl istismar edildiklerine dikkat çeken kuir ekoloji, heteronormatif toplumsal cinsiyet normlarını, hem doğa hem kadın hem de kuir bireyler üzerinden inceler. Bu çalışma; heteronormatif bir toplum içinde yaşayan ve bunun sıkıntılarını çeken bir kadın olarak, kültürel dayatmaları, toplumsal cinsiyet rollerini, ekolojik yok oluş ve kadınsı içsel yolculuğu sanat içerisinde inceleyerek ele almıştır.