Yeniden işlevlendirilmiş tarihi yapıların Letonya-Türkiye örnekleri bağlamında sosyokültürel sürdürülebilirliğe katkısının incelemesi

Yazar:Nilgün Rengin Sazak
Danışman: Doç. E. Nur Ozanözgü

İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

Tez özeti: Tarihi eser koruma bilinci ve duyarlılığı 19. Yy'dan beri farklı bakış açılarıyla ve yaklaşımlarla Avrupa'nın her zaman gündeminde olmuştur. Sırasıyla Rönesans, Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi ve I.- II. Dünya Savaşları gibi çok önemli tarihi dönüm noktaları yaşamış olan Avrupalı devletler, kültürel mirası korumayı; toplumlarına da bir gereklilik olarak aktarabilmişlerdir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra birçok kentin büyük yıkımlara uğraması, Avrupa'ya mimari ve sanat eseri olarak kaybettiklerini tekrar kazanmasının ancak "tarihi çevrelerin korunması" yoluyla olacağını öğretmiştir. Bu büyük kayıplardan sonra artmaya başlayan nüfus, hızla gelişen teknoloji ve beraberinde gelen seri üretim ile Avrupa farklı bir döneme girmiştir. Bu dönem, çevre kirliliğini, doğal kaynakların hızla tükenmesini ve kültürel mirasın küreselleşen dünyada değer kaybetmesini sorunlarını beraberinde getirmiştir. Çevresel ve sosyal sorunlara çözüm olarak sürdürülebilirlik kavramı yaratılır. Disiplinler arası bir kavram olan sürdürülebilirlik; toplumların, yaşam kalitesini yükseltme ve kültürel sürekliliğini sağlama gibi kaygıları içeren sosyokültürel sürdürülebilirlik başlığını üretir. Tarihi çevre koruma fikri de bu hızlı şekillenen dönemden ve sürdürülebilirliğin başlıklarından etkilenir. Kolayca inşa edilebilen ve daha konforlu olan yeni yapılar, daha detaylı çalışılmasını gerektiren tarihi yapıların yerini almaya başlamıştır. Ancak sanayileşmiş ülkeler, tarihi çevreleri korumanın, kentsel ölçekte ortak kültür mirasının gelecek kuşaklara aktarımında en işlevsel yöntem olduğunun bilincindedir. Böylece Avrupa'da, sosyokültürel sürdürülebilirliği çağdaş bir biçimde uygulayabilmek için, yapıyı günlük kullanıma kazandıran yeniden işlevlendirme/kullanım yöntemi yaygınlaştırılır. Avrupa'dan çok sonra sanayileşen Türkiye gibi ülkelerde ise tarihsel yapıların ve çevrelerin korunmasında çeşitli sorunlar gözlemlenmektedir. Türkiye'deki tarihi yapıların ve çevrelerin korunmasında yapılan hatalar, kültürel değerlerin aktarımını büyük ölçüde zedelemiştir. Tüm olumsuz durumlara rağmen, Türkiye'de koruma literatüründe yeniden işlevlendirme yaklaşımıyla oldukça başarılı projeler de uygulanmıştır. Bu araştırmada ise yeniden işlevlendirme yöntemi, Türkiye'de tarihi yapıları koruma sorunları sebebiyle sosyokültürel süreklilik eksikliğine bir çözüm olarak sunulmuştur. Böylece tarihsel çevre korumanın yöntemleri ve ilkeleri çerçevesinde Türkiye'den ve Letonya'dan yapı örneklerinin teknik ve işlevsel analizleri üzerinden, tarihi değer taşıyan yapıların yeniden işlevlendirilmesinin sosyokültürel sürdürülebilirliğe katkısı incelenmiştir.