Danışman: Prof. Cebrail ÖTGÜN
Yazar: Cenan ÖZTÜRKLER
İnsan yaşamı, hem fiziksel hem de psikolojik olarak daima bir eşikten diğerine geçmeyi zorunlu kılmaktadır. İnsan, yaşam serüveni boyunca sürekli olarak bir son ile yeni bir başlangıç arasındaki eşiklerde yol almakta ve varoluş, bu geçiş süreçlerinde yeniden ve yeniden biçimlenmektedir. Bu süreçte birey, kendini tamamlanmış bir özne olarak değil, eşikler arasında salınan ve her seferinde yeniden tanımlanan bir oluş hâli içerisinde deneyimlemektedir. Bu nedenle insanın varoluşsal gerçekliği, sabit, tamamlanmış veya bütün olarak değil; geçişler, kırılmalar ve dönüşümlerle örülü dinamik bir süreç olarak kavranmalıdır.
Bu açıdan değerlendirildiğinde eşikte olma hâli ontolojik olarak insan varlığının temelini oluşturmaktadır. Kavram olarak eşik, iki şey arasındaki mekânı, zamanı, olayı, duyguyu ve durumu ifade etmektedir. Sonların ve yeni başlangıçların kesişim noktasını oluşturan eşik, fiziksel ve psikolojik kırılmaların yaşandığı noktadır. Dolayısıyla yalnızca fiziksel mekânlar arasındaki geçişleri değil, insanın psikolojik süreçlerindeki geçişlerini de sembolize etmekte ve daimi bir ‘aradalık’ durumuna karşılık gelmektedir.
Bu araştırmanın amacı, eşik kavramını fiziksel ve psikolojik boyutlarıyla ele alarak, sanatçılar tarafından nasıl yorumlandığını ve sanatsal üretimlerde nasıl tasvir edildiğini kuramsal ve sanatsal düzlemlerde incelemektir. Kuramsal çerçevenin yanı sıra gerçekleştirilecek uygulama çalışmaları ile konuya kişisel bir perspektiften katkı sunulması da hedeflenmektedir.
Anahtar sözcükler: Sanat, mekân, sınır, eşik, imge.