Yazar:Mert Barlas
Danışman: Prof. Ayşe Sibel Kedik
Heykel Ana Sanat Dalı Sanatta Yeterlik Tezi
Tez Özeti: Her alanda olumlu ya da olumsuz değişim ve dönüşümün yaşandığı günümüz dünyası, sanat alanında da kavram ve biçimlerin hızla değiştiği bir ortamı kaçınılmaz kılmıştır. İnsan, mekân ve nesne kavramları ve birbirleri ile olan etkileşimleri, sanatçılar ve kuramcılar tarafından sıklıkla incelenen ve yeni baştan tanımlanan yapılar haline dönüşmüştür. Bu dönüşüm süreci içerisinde, mimarinin temel konusu olan mekân ve mekân üretimlerine yönelik eğilimler de sanatçılara yeni kavram ve sorunları değerlendirebilecekleri bir alan yaratmıştır. Böylelikle mekân kimi zaman sanatın bir nesnesi, kimi zaman müdahale alanı, kimi zamansa yeniden üretimin bir unsuru olarak, yeni anlamlar ve görüntüler kazanmıştır. Bu yeni yönelimlerde kuşkusuz ölçek de sanatın diğer bir değişkeni olarak yeni biçim ve anlamların arandığı bir unsur haline gelmeye başlamıştır. Mekânın nesnenin belirleyici ve ayırt edici unsuru olan ölçek ve ölçeğin bağlamı üzerine değişen anlamlarla gerçekte mimari bir unsur olan mekân, sanat nesnesi olarak sanat içerisinde yer bulmaya başlamıştır. Günümüzde ölçek sanatçıların yeni bağlamlarla birlikte sıklıkla değişime soktuğu, manipüle ettiği bir olgudur. Bu anlamda, dünyada örnekleri sıkça rastlanan ölçeklendirilmiş ya da göreceli ölçeklerle küçültülmüş mekanlar izleyicinin karşısına çıkar. Mimari, mimarideki maket ve model unsurları ve dioramaların etkisinde gelişen bu tür sanat çalışmaları günümüz dönemi sanatçılarına hem teknik hem bağlam anlamında örnek teşkil etmiştir. Yapıları küçülterek mekanlardan kesitler alan sanatçılar, mekanların sanat içerisinde küçülen ölçekleri ile birlikte mimari yapıları (ev, apartman, şehirleşme vb.) sanat içerisine dahil ederek anılara, düşlemelere, geçmişe-geleceğe yönelik ütopyan veya distopyan kurgulamaları barındıran yeni biçimleri, farklı konu bağlamlarıyla keşfetmeye başlamışlardır. Bu bağlamda çalışmanın temel tezi; merkezinde ev ve oyun öğelerini barındıran küçük ölçekli mekân uygulamalarını, düşlemin etkisi ile kurulan mikro-ütopik mekân üretimleri olarak çözümlemektir. Çalışma süresince oluşturulmaya çalışılan mikro-ütopik mekân kavramı, tekil bireyin yuva olarak adlandırdığı ev ve çocukların oyunlarda kurduğu tekil mekân yaratıları ile birlikte ele alınarak sosyoloji, felsefe ve sanat bağlamında örnekler ile değerlendirilmiştir. Sanatçı örnekleri üzerinden teoride kalan bu okumalar mikro-ütopik mekân uygulamaları başlığı altında pratiğe dönüştürülmüştür. Çalışma raporunda incelenen bir diğer başlık ev/ yuva kavramını kişisel, mikro-ütopik bir alan olarak çözümlemek, bu kavram ve metaforlarının sanat ürünleri ile olan ilişki ve etkileşimini incelemektir. Ayrıca küçük ölçekli mekân çalışmalarında önemli bir etkilenme alanı olarak dioramalar, başlangıcından günümüze değişen anlam ve biçimleri ile kavram ve uygulama sahalarında değerlendirmeye alınmıştır