Hiçlik Kavraminin Sanatta İmgesel İnşasi

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Engin Sari

Yazar: Maze Sürer

Heykel Anasanat Dalı Yüksek Lisans Tezi

tez özeti: 

İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren hayatın getirdikleriyle biçimlenen ve sosyal yaşam koşullarının izin verdiği ölçüde kendi kişiliğini kurabilecek olan bir canlıdır. Yalnızca toplumsal hayatını sürdürmesi için bile belli başlı kaidelere uyması konusunda sınırlandırılan birey, kendisinden bağımsız olarak oluşmuş çevresel düzen içinde maddi ve manevi bir bütünlük kaybına maruz kalır.

 

İnsanın tahribata uğrayan zihinsel bütünlüğü, nesnel algı deneyimini yitirmesi ve maddi dünyadan kopuk bir zaman-uzam ilişkisine düşmesine yol açar çünkü zaman, mekânsallığı yapılandıran algısal bir unsurdur. Yaşanılan bu durumla beraber insan yaşamdaki konumunu anlamlandıramaz hale gelir, mekân ve yer kavramları soyutluklarıyla tanımsızlaşırlar. İnsan fiziksel çevresinden uzaklaşır, içsel bir alana sığınır. Var olan ve kişiye sunulan dünyadaki negatif anlamlar varlığın değilini, hiçliği getirir. Hiçlik kavramı bir duygu halinde insanın zihnine sirayet eder.

 

Bu raporda, öznel yaratıcı eyleme sonsuz imkân sağlayan bir olgu olarak genelde sanat, özelde ise heykel alanındaki üretimsel araştırma, insanın durumuna dair bir ifade edimini duyumsanır kılmayı amaçlar. Hiçlik kavramı insanın içinde bulunduğu bir nitelik ya da noksanlık, bir durum, bir his, bir açıklık, bir yer ve bir deneyim hali olarak ele alınırken metinsel ve görsel bütünlükte serimlenen özgün uygulamalar, sanat tarihinden çeşitli sanatçıların eserleri ve fikirleri değerlendirilerek desteklenmiştir. Süreç boyunca sindirilen metal malzeme; önceleri biçimci bir tavırda ele alınarak imgesel çalışmalar ortaya konmuş, daha sonra ise imgelerden arınmış bir dille insana yalnızca duyusal olanı çağrıştıran heykellere dönüşmüştür. Bu dönüşümde malzemenin organik doğasındaki işlenme koşulları gözetilerek malzeme ile insan arasında kavramsal açıdan paralellik kurulmuştur.