İfade aracı olarak portre

Yazar:Meral Laletaş
Danışman: Prof. İsmail Ateş

Resim Ana Sanat Dalı Sanatta Yeterlik Tezi

Tez Özeti: Bu tezde sanat tarihine mal olmuş, dünyaca ünlü bazı yapıtların analizleri ve bunların bilgileri ışığında kendi çalışmalarımla devam eden tez sürecinde ortaya çıkan figüratif ifade biçimleri ele alınmıştır. Bu ifade biçimleri, toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren düşünceler, etik ve estetik değerler bütünlüğü içinde incelenmiştir. Bu çalışmanın diğer bir amacı da yapmış olduğum çalışmanın dayandığı esas meseleye yani; içgüdüsel ve bilinç/bilinçaltı durumlarının, yüz ifadesiyle sentezine vurgu yapmaktır. Tez kapsamında portreyi konu olarak seçmiş olan sanatçıların eserleri ve bu eserlerdeki imgeler irdelenerek değerlendirilmiştir. Bilimsel araştırma çalışmalarına ek olarak konu doğrultusunda yapılan uygulamalarda, portre niteliği taşıyan, farklı duygu ve düşünceleri yansıtan kompozisyonlara yer verilmiştir. Portre ve figüratif eserlerde görülen ve ya görülmeyen statükonun, hiyerarşinin, karekterin izleyiciye yansıyan etkisi çok önemlidir. Figürlerde betimlenen kusursuz ve ya deforme anatomi ve resimsel yetkinlik öne çıkmaktadır. Yüz ifadesi, resme konu olan insanın hiyerarşi içerisindeki konumunu, toplumsal rolünü, kimliğini belirleyen öğelerle bir bütünlük içerisinde sunulmaktadır. Bununla birlikte ekspresyonist bir ressamın ilk amacı betimleme değildir. Bu anlayışla birlikte yapılan uygulamalarda; dışavurumcu bir tavırla, somut gerçekleri, toplumsal olayları ve insana dair olanı ayrıcalıklı bulup bundan hareketle araştırmalara yer verilmiştir. Bu öğelerin yanısıra; insanın dış gerçeklik karşısında duyduğu heyecanların, korkunun, dinginliğin, aşkın, öfkenin ve diğer duyguların plastik öğelerle görselleşmesi üzerine kurgulanmış çalışmalara yer verilmiştir. Portre, izleyicisine gizli ve güçlü bir psikolojik etki bırakır; çünkü portre, salt bilgi ve güzellik değil, mekânsal ve ruhsal deneyimdir. Portrenin, kişinin görünüşünü, kişiliğini ve ruh hâlini yansıtması niteliği onu her dönemde geçerli kılmaktadır. Bu sebeple sanat alanlarının tamamında belirli bir kompozisyon dahilinde kişinin yaşadığı "an"ı yakalayıp onu sunma temeline dayanır. Portrenin bir sanat yapıtı olarak kabul görmesi, nesnel yönüyle tuval, kâğıt, boya gibi malzemeler üzerine kişinin görüntüsünün aksettirilmesinin yanı sıra manevi yönüyle bireyin özelliklerini sunmakta olmasıdır. Bireyin duygu durumunu aktarmak ve bireyi ölümsüzleştirmek gibi varlığın her alanda hissedilmesi duygusuna aracılık etmektedir. Portrenin özelliklerinden birisi de insan doğasına ayna tutmasıdır; burada sevimli, ürkütücü, güleç, gerilimli olmanın bütün halleri barınır. İnsan doğar, büyür gelişir, kendini bir dille ifade eder ve sonra dil ile diyaloglar kurar; böylece, ben ve sen başlar. Artık dil bir platformdur. Portre de ise ben ve sen, o, biz, siz gibi sıfatlar; ben ve ben'e dönebilir. Portreyi diğer eserlerden ayıran, ben'in- bireyin ön plana çıkmasıdır. Bu anlamda portre kişinin özgün yanlarının yansıtılması ve aktarılmasıdır. Portrenin temel alındığı anlatımlarda, bireyin kendi dünyasını, çevresiyle etkileşiminin getirdiği birikimleri "yüzünde" yakalama ve aktarma çabası vardır. Bu "yüzünde yakalama" çabası sırasında düşünme, görme, duyma gibi algılar, akılla birleşir ve tuvalde hayat bulur. Bu tezde incelenen sanatçılar ya kendi yüzlerinden ya da başkalarının yüzlerinden yola çıkmışlardır. Böylece, tuvalde hayat bulan portreler beyin, zihin ve bellek gibi üç psikolojik sürece tanıklık eder, geçmiş, gelecek ve şimdi adına birer köprü olur ve tarihe ve zamana da birer belge indirirler. Tarihsel bir akışla birlikte var olan çeşitli sanatsal yaklaşımlar, ait oldukları yüzyılın dinamikleriyle değişimlere uğramıştır. Bu rapor kapsamında sanat tarihine ışık tutmuş olan eserlerin araştırılıp incelenmesiyle eş zamanlı yapmış olduğum resimler tezin ana eksenini oluşturmaktadır.