Danışman: Doç. ASLI IŞIKSAL
Yazar: Oktay YILMAZ
ÖZET: Işık, gölge ve karanlık gibi kavramlar tarih öncesi çağlardan beri farklı alanların konusu olmuştur. Günümüzde ışığın varlığına alışan bizler, biraz geriye dönüp baktığımızda ilkel toplumların ışık için neler verebileceğini tahmin edebiliriz. Işığı bir temsil olarak öne sürmenin, karanlığın tam karşısına tezat bir şekilde yerleştirmenin, hangi durumların konusu haline geldiğini rahatlıkla görebiliriz. Mitoloji, felsefe, psikoloji, sanat gibi alanların sıklıkla konusu olan ışık ve karanlık, kimi zaman ilahi bir temsile işaret etmesi, kimi zaman da insan dünyasını temsil etmesi bakımından önemli bir yere sahiptir. Tabii bu konulara gelmeden önce mağara dönemine baktığımızda, insanın en temelde yararlanabileceği iki tane ışık kaynağı olduğunu görürüz. Bunlardan biri güneş, diğeri ise aydır. Daha sonrasında rastlantı eseri ateşi bulan insan, üçüncü bir ışık ve ısı kaynağını yaşamlarına eklemiş oldu. Yıldırımın oluşturduğu aydınlık ise eski insanların korkularını oluşturmuştur. Böylece bir taraftan iyiye işaret eden ışık, bir yandan da kötü ve korku ile ilişkilendirilmiştir. Farklı alanların konu aldığı, ışık-gölge gibi kavramlar, kimi zaman ilahi, kimi zaman da dünyevi şeylerle ilişkilendirilmiştir. Ayrıca görme eyleminin kendisinde de, ışığın ve karanlığın önemli bir etkisi vardır. Uzun süre karanlığa maruz kaldıktan sonra bir anda aydınlık ortama çıkan insan bir süreliğine körleşmez mi? Aydınlığa bakamaz, kafasını karanlık tarafa çevirir ve alışmayı bekler. Bu durum fiziksel anlamda da böyledir, Platon’da kendi metaforunu bu durumla anlatmaktadır. Işığın fiziksel oluşumu ve süregelen serüveni dışında sanat tarihinde gördüğümüz eserlerde de ışığın ve gölgenin kullanım amaçları bu tezde, farklı bakış açılarıyla incelenecektir. Işığın fiziksel oluşumuyla başlanmasının ardından karanlık, gölge ve aydınlık gibi kavramlar ele alınacak ve sanattaki yansımaları irdelenecektir.
Anahtar Sözcükler: Karanlık, Aydınlık, Işık, Gölge, Varlık.