Yazar:Rıza Fatih Mendilcioğlu
Danışman: Prof. Dr. Meltem Yılmaz
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Ana Bilim Dalı Doktora Tezi
Tez özeti: İnsanlık tarihi boyunca sürekli ilişki içerisinde olan mimarlık ve bilim, teknoloji ilişkisi özellikle on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren daha da güçlenmiştir. Sanayi devrimi ile birlikte gelen teknolojik gelişmeler, toplumların sosyal ve kültürel yapılarını değiştirmeye başlamıştır. Modern mimarlık söz konusu değişimin en büyük ve en etkili sonuçlarından olmuştur. Öyle ki, yirmi yüzyıl mimarlığını tüm asır boyunca derinden etkilemiş, kendisinden sonra gelişen pek çok mimari felsefe, ona tepki olarak doğmuş veya onun yolunu izlemiştir. Modernizm sonrası dünya özellikle 1960'lı yıllardan itibaren, en az geçmiştekiler kadar büyük değişim ve gelişimlere sahne olmuştur. Bu değişimler, mimarlıkta da modernizmin sorgulanmasına yol açmış, post modernizmin doğmasına neden olmuştur. Diğer taraftan sanayinin geçmişe oranla çok hızlı gelişmesi tüm dünyada büyük çevre kirliliklerine neden olmuş ,1960'lı yıllarda pek çok bilim insanı bu konuya eğilmiş, toplumların çevre bilinci geliştirilmeye çalışılmıştır. Çevre bilincinin gelişmesi, ekoloji ve sürdürülebilirlik kavramlarının mimarlıkla bir araya getirmiş, sürdürülebilir tasarım yavaş bilei olsa toplumlarda kabul görmeye başlamıştır. Ancak sürdürebilir mimarlığın, geleneksel tasarım anlayışıyla birlikteliğinin ekonomik ve biçimsel sorunlara yol açması, gelişimini olumsuz etkilemiştir. Geleneksel mimari anlayış, sürdürülebilir mimarlığın, doğal enerji, doğal ışık gibi temel kıstaslarına cevap verebilmekte yetersiz kalmış, söz konusu ihtiyaçlar teknolojik gelişmeler aracılığı ile çözülmeye çalışılmıştır. Yine 1960'lı yıllarda, gelişen teknolojiyle beraber bilgisayarlar, iş yaşamına girmeye başlamış bununla beraber bilgisayarın matematik ve algoritmik tabanlı yapısı öncü mimarların dikkatini çekmiştir. Dijital tasarım kavramı özellikle 1990'lı yıllarla beraber, mimar ve kuramcı Greg Lynn öncülüğünde, Deleuze'ün "Kıvrım" felsefesi tabanlı bir alt yapıya sahip olmuş, felsefe-teknoloji ve mimarlık ilişkisi kurulmaya başlanmıştır. Dijital tasarımın en önemli kaynaklarından olan parametrik algoritmalar, bünyelerine aldıkları her türlü kavram ve geometriyi, tasarım sürecine, eklemeleri ve tasarımı tüm kıstaslarıyla beraber ilerletmeleri sayesinde dijital mimarlığın ilk dönemlerinden beri tasarımcıların dikkatini çekmiştir. Zamanla, parametrik algoritmalar kendi başlarına birer tasarım aracı haline getirilerek, mimari biçim oluşturmada önem kazanmışlar, bu durumda parametrik mimarlığın başlangıcı olmuştur. Mimarlar, topografya, iklim, güneş ışınları, kullanıcı sayısı, işlev gibi yapıyı ilgilendiren kıstasları belirledikleri geometrilerle tasarım sürecine eklemiş, tüm mimari kriterlerle beraber etkileşim içinde, tasarımlar üretme şansına sahip olmuşlardır. Parametrik tasarım anlayışının herhangi bir mimari projenin tüm kriterlerini tasarım sürecine dahil edebilmesi, sürdürülebilir mimarlıkla ilgilenen tasarımcıların dikkatini çekmiş, temelini sürdürülebilirlik kavramının oluşturduğu parametrik algoritmalarla biçimlendirilmiş, yapılar tasarlamaya başlamışlardır. Bu tez çalışmasında, parametrik tasarımın ve sürdürülebilirlik kavramının bir arada kullanılmasının getirebileceği olanaklar ve olası olumsuzlukları araştırmak için Hacettepe Üniversitesi, Beytepe yerleşekesinde yer alması düşünülen bir müze prototipi önerilmiştir. Söz konusu müze yapısı, sürdürülebilir anlayış çerçevesinde parametrik tasarım yöntemi kullanılarak tasarlanmıştır. Doğal ışık kullanımının temel alındığı müze prototipinin ana biçiminin ve panellerinin oluşturulmasında, Ankara'nın yıllık ortalama azimut açıları, parametrik algoritmalar ile beraber kullanılmıştır. Bu sayede, müzenin iç mekanlarına yılın her ayı birbirine yakın açılarda güneş ışını düşmesi düşünülmüştür. Diğer taraftan parametrik tasarım anlayışının, sürdürülebilir nitelikte mekânlar üzerinde ki olumlu etkileri yurtdışından örneklerle ve bu konuda yapılan örnek proje yolu ile tartışılacak, parametrik tasarımın sürdürülebilir tasarım ile beraber kullanıldığında mekânlara getireceği olanaklar ve olası kısıtlamalar irdelenecektir.