Yazar:Tansel Çeber
Danışman: Prof. Mümtaz Demirkalp
Heykel Ana Sanat Dalı Sanatta Yeterlik Tezi
tez Özeti: Sanat ve hayat sanat tarihi boyunca her dönem farklı boyutlarda olsa da birbirleriyle karşılıklı bir ilişki içerisinde olmuştur. Sanat eseri her zaman üretildiği zamanın etkilerini içinde barındırır. Bu etkilere, toplumsal ve politik olaylar da dahildir. 20.yüzyıla kadar sanatın ana konusu estetik değerlere odaklanmış iken 20.yüzyılla birlikte sanatta estetik değerlerin yanı sıra hayata dönük konulara ve biçimlere de yer verilmiştir. Bu değişimin en önemli sebepleri 20.yüzyıl boyunca yaşanan savaşlar, toplumsal ve politik olayların toplum ve birey üzerinde yarattığı etkilerdir. Çünkü yaşam koşullarında oluşan her türlü değişim toplumla birlikte, toplum içerisinde yaşayan ve toplumdan beslenen sanatçıyı da doğrudan etkiler. 1. ve 2. Dünya Savaşlarının şehirlerde yaşayan insanları doğrudan etkilemesi ve iletişim olanaklarının yaygınlaşmasıyla tüm savaş, terör vb. vahşet içeren olayların görüntülerinin her bireyin evine girmesi, toplumun politikleşmesine önemli ölçüde etki etmiş ve hayatın bu politikleşme süreci sanatta da karşılığını bulmuştur. Hayatın ve sanatın politikleştiği bu süreçte farklı biçimlerde politik görüşlerin dillendirildiği sanat üretme biçimleri arasında performans sanatı önemli bir yere sahiptir. Çünkü performans sanatının malzemesi politik değişimleri doğrudan hisseden bedendir. 1950'lerden günümüze, sanat tarihinde önemli bir yere sahip olan performans sanatı, 1970'lerde Joseph Beuys ve Marina Abramoviç gibi bedenini sanatının malzemesi yapan sanatçıların öncülüğünde, ele alınan, savaşlar, toplumsal olaylar, denetleme politikaları, dinsel ve ideolojik sömürüler, kimlik ve cinsiyet ayrımcılığı, hastalıklar, işsizlik, ekonomik ve ekolojik sorunlar gibi konularla politik bir kimliğe bürünmüştür. Hayatın politikleşmesi, özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyanın da içinde olduğu üçüncü dünya ülkelerinde çok daha fazla hissedilmektedir. Kapitalist postmodern sistemin topluma direttiği tüketim kültürü, iktidarların beden üzerine kurmaya çalıştığı ideolojik baskılar, denetleme politikaları, çevre politikaları, toplumsal olaylar, ayrıştırma ve kimlik sorunları gibi birçok politik konu hayatın ana başlıkları olduğu gibi sanatın da temel konularındandır. Tüm bu politik baskılara toplumun verdiği cevap ise sıklıkla, 'birlikte olma' duygusundan gücünü alan eylemler; yeni toplumsal olaylar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu eylemlerde en önemli nokta herkesi ilgilendiren temel konuların altında birleşen insanların bütünleşme, birlikte hareket etme dürtüsüdür. Çünkü güçlü iktidar sistemleri karşısında bireyler ancak bütünleşerek, birlikte hareket ederek durabilmekte, seslerini duyurabilmektedirler. Buradan hareketle, politik performans sanatının sanatçıyla izleyicinin birlikte eylem yapma fikriyle kurgulanması, hayat ile sanat arasındaki doğal bir etkileşimin sonucudur. Günümüzde sanatçının gerçekleştirdiği eyleme izleyicinin de fiziksel olarak doğrudan veya dolaylı yoldan ya da empati boyutunda katılımının olduğu birçok performans örneği tüm dünyada görülmektedir. Bu kapsamda "Sanatın Deneyimlenme Koşulları: Günümüzde Katılımla Tamamlanan Sanat" başlıklı çalışma, ilk olarak 20. yüzyılda değişen politik ve toplumsal koşulların toplum, birey ve sanatçı üzerindeki etkilerini araştırırken bireyin yalnızlaşmasına ve bu yalnızlaşmanın sanatçı üzerindeki etkisine odaklanır. İkinci olarak son elli yıllık süreçte değişen toplumsal olaylar ve bu olayların sanat yapma biçimlerine yansımaları izleyici katılımıyla gerçekleştirilen güncel politik performans örnekleriyle araştırılır. Ardından özellikle toplumsal olaylarda politik itirazı dillendirmek için bireysel ya da toplumsal olarak gerçekleştirilen 'davranış'larla sanatsal eylemlerdeki 'tutum' arasındaki farklar ve benzerlikler tespit edilmeye çalışılır. Çalışmanın son bölümünde konuyla ilgili gerçekleştirilen katılımcı politik performanslar araştırılan konular doğrultusunda irdelenir.