Yazar:Gamze Boz Sülüşoğlu
Danışman: Prof. Tuğrul Emre Feyzoğlu
Seramik Ana Sanat Dalı Sanatta Yeterlik Tezi
Tez Özeti: Bilinçdışı kavramının keşfinden günümüze, sanat, psikoloji ve felsefe alanları ile olan yakından ilişkisi ifade edilmiş, edebiyat ve sinemanın yanı sıra, resim ve seramik sanatına da yaratıcı bir yenilik getirdiği gözlenmiştir. Kavramın, Topografik Kişilik Kuramı'nın bir parçası olarak gündeme gelişi, zaman içerisindeki gelişimi, Modern ve Postmodern Sanat üzerinden okunabilmektedir. Bilinçdışının kökleri felsefede Hartmann'dan Nietzsche'ye, Psikolojide ise Freud'dan Lacan'a görüş ve teorileri ile incelenmiştir. 20. Yüzyılda sanat bilinçdışı ile paralellik gösteren bir biçimde değişmeye başlamıştır. Bu değişim önce Romantiklerde, oradan da Dışavurumcu ve Gerçeküstücülere ilerlemiş, sonraları ise Soyut Sanat ve Soyut Dışavurumcuların yapıtlarında, hiçbir estetik gelenekle ilişkilendirilmeyen, bilincin ağırlığından kurtulmuş, bilinçdışı öğeleri temsil etmişlerdir. Modern sanatta bilinçdışı, iç ve dış gerçeklik arasındaki ileri ve geri hareketlerden oluşan geçişlilik ile ilgili olarak görülmektedir. Postmodern Dönemde Donald Kuspit'in 'Sanatın Sonu' çalışmasında 'gerçeküstü kültü'nün, hayal gücünün yok edildiği ve sanatın sonunun geldiğine dair iddialarının, aynı zamanda Jean Boudrillard'ın 'simulakr' ve 'simülasyon' terimleri üzerinden sanatın gerçeğinin altının boşaltıldığı iddiası Çağdaş Sanat yapıtları üzerinden ve özgün seramik uygulamalar ile çözümlenmiştir. Bu noktada Rollo May bilinçdışı yaratıcılık, Hanna Segal'in bilinçdışının olumlanması ve çağdaş sanatta yıkıcılık, Lacan'ın yapısalcı yaklaşımı ve Fallus kavramı, en önemlisi de Freud'un içgüdü kuramı ve narsisist bileşenler ile ilgili çalışmaları, çağdaş sanat yapıtında bilinçdışının oynadığı rollere ışık tutmuşlardır. 1960 sonrası sanat ve estetiğin geçirdiği dönüşüm kapsamında gelişen bir sanat olarak seramik, bu dönüşümden payını almıştır. Bu çalışmada bilinçdışı ifade bakımından ele alınan çağdaş seramik yapıtların ve kişisel seramik uygulamaların, çağdaş sanat düşüncesinden ve sanatın güncelini yakalamaktan uzak olmadığı görülmektedir. Bu yapıtların her biri bilinçdışından kaynaklanan arzuları, yıkıcılığı, şiddeti ve ölüm güdüsünü içlerinde barındırmakta, tuhafın ve tekinsizliğin büyüsünde bir garip estetik ifadeyle bilinçdışının içerimlerini sunmaktadırlar.