Yazar:Gizem Kulak
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Emre Demirel
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi
Tez özeti: Günümüzün mekânları hep bitmiş, tamamlanmış bir imge olarak sunulmaktadırlar. Buna karşın gecekondu mekânları sakinleriyle kurduğu ilişkiler sonucu biçim kazanır. Bir sonuç ürün değil, devam edip üst üste binen süreçlerin toplamıdır. Bu ilişki gecekondu sakininin yaşamdaki etkileşimlerinin özelliklerine göre kurulan yakınlık ve uzaklıklarla sürekli yeniden tanımlanır. Bu etkileşimi sağlıklı bir şekilde kurabilmek, mekânı orada yaşayan insanlar için belirli, özel bir yere çevirebilmek için tüm duyularımızın etkin olarak kullanımını gerektirmektedir. Sadece gözle kurulan tek yönlü ilişki mekâna ait yakınlıklar yaratılabilmek için yetersizdir. Bu çalışma kullanıcının mekânla ne şekilde etkileşime girip onu kendinin kıldığını gecekondular üzerinden örneklemeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda gecekondular alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. 1950-1980 döneminde kırdan kente göç sonrası mesken edinme denemeleri Türkiye'de gecekondu yerleşkelerini ortaya çıkarmıştır. Gecekondu mekânları şimdiye kadar politik, ekonomik, toplumsal başlıklar altında defalarca işlenmesine karşın fenomenolojik olarak incelenmiş bir örneğe rastlanmamaktadır. Bu çalışmada gecekonduların mekânsal biçimlenişi fenomenolojik bir anlayışla ele alınmakta, mekânı fiziki bir kabuğa indirgemeden, insanla olan karşılıklı ilişkisi çerçevesinde anlamaya çalışılmaktadır. Gecekondu, Heidegger' in çiftlik evi örneğinde ileri sürdüğü "ancak yaşayan, deneyimleyen insanın merkezinde biçimlenen mekânlar, varlıksal bir nitelik üretebilir" düşüncesinin yerel bir karşılığı olarak ele alınmaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de güç kazanan akıl ve göz merkezci sistem, sadece kendi yarattığı ideal bir insan kalıbının ihtiyaçlarını karşılamak üzere saf geometriyle şekillenen, çabuk üretilen, sınırları keskin mekânlar yaratmıştır. Kültüre, bölgeye ve duyuya dayanan tüm farklılıkları yok sayan bu bakış, insanı mekânın biçimlenişinde ve yeniden üretiminde devre dışı bırakma eğilimindedir. Bu çalışma gecekonduları, insanın günlük yaşamlarındaki deneyimleri ve ihtiyaçlarıyla şekillenen, kullanıcısına özel bir zamansallık ve mekânsallık üretebilen mimari bir pratik olarak görmektedir. Bu anlamda gecekondu yerleşkelerinin biçimleniş mantığı, modernizmin insanın mekânı kendisinin kılmasına fırsat vermeyen bir hızda değişen ve yabancılaşan üretim anlayışına alternatif bir bakış açısı sunmaktadır.